Ağrıyı Anlama
Bir olay sırasında ciddi yaralanmaları veya sakatlıkları olan ve ancak tehlike geçtikten sonra ağrı hisseden insanlarla ilgili hikayeler duymuşsunuzdur. Gazetelerde bir futbol maçı sırasında çenesi kırılan ve hiçbir şey hissetmeyen ancak maç bittikten sonra çenesindeki ağrı ile çenesinin kırık olduğunu öğrenen futbolcuyu okumuşsunuzdur. Savaşta kolundan vurulan ancak hiçbir acı ve ağrı duymayan askerin savaş bittikten sonra kolundan akan kanı görmesinin ardından ağrı hissetmeye başlaması da belgesellerde gördüğümüz olaylardan biridir.
Bu örneklerin tam tersi olduğunu da gözlemlemişsinizdir. Şiddetli ve hareketlerini engelleyen bel ağrılı kişiler ile aynı yaştaki hiç bel ağrısı olmayan kişilerin neredeyse aynı radyolojik görüntülere sahip oldukları kanıtlanmıştır. Bazılarımız fantom ağrısını daha önce duymuş olabilir. Bir uzvunu kaybetmiş insanların yaklaşık %70’i uzvu hala ordaymış gibi ağrı hissedebilir.
- Ağrı, hassas vücut bölgesini korumak için bir şeyi yapmanıza veya yapmamanıza neden olan koruyucu bir tepkidir.
- Ağrı, biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin etkileşiminden kaynaklanır.
- Ağrı, fiziksel bir yaralanma olarak başlayabilir; ancak sosyal ve psikolojik faktörler, yaralanma iyileştikten sonra bile ağrıyı hissetmenize sebep olabilir.
- Ağrı ne kadar uzun sürerse, sinir sisteminiz o kadar hassas hale gelir ve tüm sinir sisteminiz ağrı üretmede daha başarılı olur.
- Bizi tehdit eden durumlar ağrının devam etmesine veya kötüleşmesine neden olabilir. Bu tehditler kaygı, stres ve hatta mutsuzluk gibi duygulardan meydana gelebilir.
Ağrıyı Öğrenme
Ağrıyla ilgili çok sayıda yapılan araştırmalar ile son yıllarda ağrıya dair anlayışımız çok değişti. Uzun zamandır çekmiş olduğunuz ağrı artık sizi çaresiz ve umutsuz hissettiriyorsa, ağrı ile başa çıkabilmek için yeni bir yaklaşım öğrenmenin zamanı gelmiş olabilir. İlk adım, ağrının ne anlama geldiğini öğrenmek ile başlıyor. Ağrıyı anlamak gerçekten önemlidir. Ağrıyı anlamadan ağrı ile başa çıkmaya çalışmak karada gemi yürütmekten daha zordur.
Eski dönemlerde ağrı sadece vücuttan gelen bir sinyal olarak algılanmıştır. İyileşmek için ağrının nedenlerini anlama ve nedenlere yönelik tedavilere odaklanılmıştı. Bu, uzun süren süreçlerde yapılan onlarca test ile kişinin umudunun azalmasına sebep olabilmekteydi. Günümüzde ise modern bilimin getirmiş olduğu olanaklar ile ağrı mekanizmalarını daha iyi anlıyor ve tedavilerinde daha başarılı olabiliyoruz. Ağrınızı anlamanın, ağrı deneyiminizi değiştirmek için gerekli olduğunu biliyoruz.
- Uzun zamandır devam eden ısrarcı ağrı genellikle aşırı koruyucu sinir sistemimizin bir parçasıdır.
- Ağrı hakkında bilgi edinme iyileşme yolculuğunuzda size yardımcı olabilir.
- Ağrıyı anladığınızda günlük yaşam aktivitenizi ve egzersiz seviyenizi arttırmak daha kolaydır.
- Ağrıyı anlamak, ağrıyı ve hareket kısıtlılığını kademeli olarak azaltır ve tam bir iyileşmeye yardımcı olur.
- Ağrı sisteminizi daha az koruyucu olması için eğittiğinizde ağrı ile başa çıkmak kolaylaşacaktır.
Ağrı ≠ Doku Hasarı
Ağrı her zaman doku hasarına eşit değildir. Sebep ne olursa olsun hissettiğiniz ağrı gerçektir. Çoğu insanı şaşırtan şey, bir doku hasarı olmadığında bile ağrı çekebilmenizdir. Yani, vücudunuzdaki kaslara, tendonlara, sinirlere zarar gelmediği halde ağrı çekebilirsiniz. Bir doku yaralanması çok önceden gerçekleşmiş olsa da yaralanma iyileştikten çok sonra bile ağrı devam edebilir. Ayrıca beklenmedik olan şey, ağrınızla ilgisi olmayan anormal bir taramaya sahip olmanızdır. Taramalarda “anormallikleri” olan birçok insanın acı çekmediğini ve bir yaralanma geçirdiğini hatırlayamadığını inandırıcı bir şekilde gösteren çok sayıda araştırma vardır.
Ağrı ve yaralanma arasında bu kadar büyük bir fark olmasının nedeni basittir. Doku, hasar görmeden önce yalnızca belirli bir miktar yüke (hareket, gerilme veya basınç) dayanabilir. Bununla birlikte, ağrı sistemimiz olağanüstü derecede karmaşıktır ve doku yükü dışında sebepler tarafından da tetiklenir. Psikolojik ve sosyal faktörler de ağrıya neden olabilir. Bunlara doku dışı faktörler denir. Örneğin, 1995’te British Medical Journal, iş botunu delen 15 cm’lik bir çividen dayanılmaz acı çeken bir inşaat işçisi vakasını bildirdi. Ancak doktorlar botu çıkardığında, çivinin ayak parmaklarının arasından geçtiğini ve ayağın tamamen sağlıklı olduğunu gördüler.
- Ağrı ataklarının çoğu doku hasarını önlemek için ortaya çıkar.
- Kalıcı ağrı ile ağrı sistemi daha verimli hale gelir ve aşırı koruyucu olabilir.
- Ağrı devam ettiğinde genellikle güçlenir ve daha uzun sürer.
- Kalıcı ağrı ile doku dışı faktörlerin etkisi genellikle daha büyük hale gelir.
- Doku dışı faktörler arasında stres, kaygı, yaralanma korkusu, yetersiz uyku, işe dönme endişesi ve hatta uzun bir yolculuk yer alır.
- Taramalardaki anormallikler mutlaka ağrı nedeni değildir.
- Bu tarama sonuçlarının size nasıl iletildiği bile ağrıya neden olabilir.
- İnsanlar iyileşmek, onarmak ve uyum sağlamak için inanılmaz bir kapasiteye sahiptir.
Ağrı = Koruma
Ağrı ve doku hasarı arasındaki ilişki çok şaşırtıcı olabilir. Bunun nedeni, ağrının, vücut dokularınızın durumu hakkında size sürekli bir yorum yapmak için orada olmamasıdır. Onları tehlikeli her şeyden korumak için bulunur. Ağrı sizin dikkatinizi çeker ve sizi bu tehlikeden korumak için harekete geçmeye teşvik eder. Yani ağrı aslında koruyucu bir tepkidir, tıpkı savaş ya da kaç tepkisi veya bir bağışıklık tepkisi gibi. Bir zamanlar ağrı reseptörleri olarak tanımlananlar aslında nosiseptörlerdir. Bunlar tehlike dedektörleri olarak adlandırılabilirler. Olası tehlike hakkında beyne bilgi göndermek için elektrik sinyallerini kullanırlar. Merkezi sinir sistemi olan beyin daha sonra vücudun dokularını korumak için ağrı duyusu üretip üretmeyeceğine karar vermek için gelen tüm bilgileri, önceki deneyimlerden ve öğrenilenlerden depolanan bilgilerle birlikte değerlendirir.
Bazen tehlike dedektörlerinden gelen bilgiler, beyin tarafından başka bilgiler de alınana kadar harekete geçmez. Kanadığını görene kadar kağıt kesiğinin hissedilmemesi gibi, beyin kanamanın iyi olmadığını algılar ve ağrı verir. Tehlike dedektörleri (nosiseptörler) ağrı iletmezler, bilgi gönderirler. Bazen beyin başka bilgiler alana kadar harekete geçmez. Ağrıyı yaratıp yaratmayacağına sadece beyin karar verir. Beklentiler de sonuçları etkileyebilir: Bir tedavi veya hareketin işleri daha da kötüleştirmesini bekliyorsanız, muhtemelen öyle olacaktır; iyi olmasını bekleyin ve daha iyi hissetmeye başladığınızı göreceksiniz. Ağrının amacı sizi korumaktır. Sizi asla olmayacak hasarlara karşı koruduğunu anladığınızda, konfor alanınızın dışına çıkmaya başlayabilir ve onu ortadan kaldırabilirsiniz.
Ağrı = Koruma
Ağrı tüm biyolojik, sosyal ve psikolojik faktörlerden etkilenir. Sosyal faktörler, diğer insanlar, işiniz ve gördüğünüz ve duyduğunuz gibi şeyleri içerir. Psikolojik olanlar ise bilişsel ve duygusal olarak ikiye ayrılır. Bilişsel yönler, anlayışınızı ve inançlarınızı hakkında nasıl düşündüğünüzü içerir. Bunlar; ağrınızın nedenlerini, teşhisinizin doğru olup olmamasını, sağlık uzmanınıza ne kadar güvendiğinizi ve vücudunuzun fiziksel durumu hakkında şimdi ve gelecekte nasıl hissedeceğinize ilişkin fikirlerinizi içerebilir.
Duygusal yönler, yaralanmanıza veya ağrı durumunuza eşlik eden duygu ve duyulardır. Bunlar genel olarak üzgün hissetmek, depresyon, stres, kaygı, öfke veya hayal kırıklığı olabilir. Bütün bu faktörler ve yönler birlikte ağrınızın bağlamını oluşturur. Ayrıca, hissettiğiniz ağrı üzerinde güçlü bir etkiye sahiptirler. Örneğin bir deneyde, sıcak bir uyaranın neden olduğu ağrının, mavi bir ışık yerine kırmızı bir ışık eşlik ettiğinde genellikle daha yoğun olduğunu göstermiştir, çünkü bilinçsiz olarak kırmızıyı tehlikeyle ilişkilendiririz. Ayrıca, deneyde katılımcılar uyarılan cildin normalden daha ince olduğunu düşünmeye kandırıldıklarında lazerin neden olduğu ağrı daha yoğundur. Savunmasız olduğunu düşündüğümüz vücut bölümleri için bilinçsizce korumayı artırırız.
- Biyopsikososyal faktörler ağrının oluşmasında önemlidir.
- Biyopsikososyal faktörler ağrı yoğunluğunu, süresini ve değişkenliğini etkileyebilir.
- Biyopsikososyal faktörlerin ağrınız üzerindeki etkisini anlamak, bu etkiyi azaltmak için çalışmanıza yardımcı olabilir.
- Her zaman yaptığınız bir şeylerin yanlış olabileceğinden endişe duymanın ve ağrıdaki artışı potansiyel bir felaketin işareti olarak yorumlamanın hem ağrıyı daha da kötüleştirdiği hem de daha uzun süre duyulmasına sebep olduğu görülmüştür.
Güven
Beynimizin bir numaralı önceliği hayatta kalmaktır. Tehlikenin farkında olmak için evrimsel olarak hazırlandık. Ağrı da bizi tehlikelerden korumak için sistemimizin kullandığı uyarıcı bir alarmdır. Nosiseptörler olarak adlandırılan tehlike dedektörleri, beyninize bir vücut parçasının tehlikede olabileceğine dair sinyaller gönderdiğinde, beyniniz bilgiyi önceki deneyimlerinizle, duyularınızdan ve diğer vücut sistemlerinden gelen bilgilerle ve sizin hayat boyunca öğrendiklerinizle karşılaştırır. Beyniniz tehlike içinde olduğunuza dair daha güvenilir kanıtların var olduğuna karar verirse, vücudunuzu ağrı üreterek korur, böylece tehlikeyi azaltmak için harekete geçersiniz. Eğer güvende olduğunuza dair daha inandırıcı kanıtlar varsa, ağrı oluşturmak için harekete geçmesi gerekmez. Tehlikeler; stres, üzüntü ve öfke gibi diğer duygularla birlikte olabilir; bunlar belirli yerler, insanlar, düşünceler veya faaliyetler olabilirler. Düşünce ve duyguların da sinir sistemini harekete geçirebileceğini unutmayın. Güvende olduğunuz durumları ise; ister mutlu anılarınız olsun, ister belirli insanlarla zaman geçirmek, isterse dans etmek veya balık tutmak gibi hareketler ve aktiviteler olsun; hayatımıza daha fazla dahil etmek gerekmektedir. Bazı güvende hissettirecek şeyler aslında tehlike oluşturabilir. Örneğin, tatlı veya yağlı yiyecekler sizi hemen daha iyi hissettirebilir, ancak orta ve uzun vadede hastalık oluşturabileceği için bir tehlike oluşturabilir. Ağrı terapisinde amacımız tehlikeli olacak faktörleri tanımlamak ve onları güvenli faktörlere dönüştürmektir. Hayatınızdaki güvenli faktörleri arttırırsanız ağrınızın da azalmaya başladığını göreceksiniz.
Aşırı Koruyucu Sistem
Ağrının amacı korumadır. Ancak, bazen aşırı koruyucu hale gelir. Bunun nedeni, vücuttaki tüm biyolojik sistemler gibi, ağrı sisteminin de zaman içinde öğrenmesidir. Yani uzun süre ağrı ile yaşadığınızda, sisteminiz o vücut bölgesini daha etkili ve daha koruyucu hale getirecektir. Dokulardaki tehlike dedektörlerinden tehlike mesajları gönderildiğinde ilk önce omuriliğe giderler. Bu olay tekrar ettiğinde, omurilik daha iyi tepki vermeyi öğrenir ve mesajları beyne iletmeden önce güçlendirir. Bu durum, vücudun doku ortamındaki değişikliklere karşı hassas olması ve aşırı korunması anlamına gelir. Özellikle hareket, esneme ve basınç gibi mekanik uyaranlar için geçerlidir ve sıcak, soğuk ve kimyasal uyaranlar için daha az geçerlidir. Etkisi güçlendirilmiş mesajlar beyne ulaştığında, beynin ağrı üretmesi daha olasıdır. Yine zamanla, beyin ağrı üretmede daha verimli olmayı öğrenir ve ağrının şiddetini arttırabilir. Beyin daha koruyucu hale geldiğinde etki çok daha büyük olur, çünkü beyin sadece omurilikten gelen tehlike mesajlarına tepki vermez; beyin, saklanan anılar ve deneyimlerde bile, herhangi bir yerde, herhangi bir tehlike işaretinde bile ağrı üretebilir. Ağrı sistemi, bir olayın dokuya zarar vermesini engelleyecek kadar büyük, ancak ağrının gereksiz yere tetiklenmemesini sağlayacak kadar küçük bir koruyucu tampona sahiptir. Normal bir sistemde, tampon neredeyse %100’ünde sağlıklı çalışır; normal bir sistemde ağrı çekeriz ama çoğu zaman yaralanmayız. Tamponun çalışmadığı istisnai durumlar, olayın çok hızlı gerçekleşmesi (bir araba kazası gibi) veya vücudun tehlike dedektörlerinin etkinleştirilmesi için (yavaş büyüyen bir kanser gibi) çok yavaş olmasıdır. Aşırı koruyucu tamponda durum farklıdır çünkü ağrı, vücudunuz tehlikede olmadan çok önce ve hatta vücudunuzun iyileşmesi için yapması gereken şeyleri yaparken bile tetiklenir. Aşırı koruyucu bir sistemin belirtileri, mekanik uyaranlara sıcak veya soğuk şeylerden daha duyarlı olmayı veya vücudun bir tarafından diğerine hareket eden ağrıyı içerebilir. Ağrı sisteminin daha hassas hale gelmesi için yeterli nedeni varsa, çok küçük yaralanmalar bile kalıcı ağrıya neden olabilir. Tamponun boyutu veya ağrı sisteminin hassasiyeti, sistem üzerindeki talebi yavaşça arttırarak azaltılabilir. Her adımın küçük bir adaptasyona neden olması için yeterli seviyede olması gerekir, ancak tam bir alevlenmeyi tetiklemek için yeterli değildir. Aşırı korumacı hale geldiğinde, bağlam dahil her şey onu harekete geçirebilir. Biraz ağrıya neden olan ancak dayanılmaz bir ağrıya neden olmayan hareketler veya egzersizler yapmak, ağrının sıfırlanmasına yardımcı olacaktır. Ağrı sistemi arabelleğinizi sıfırlamak zaman alır. Ancak buna sabırla bağlı kalınmalıdır, çünkü sisteminiz her küçük kazanımı hatırlayacaktır ve siz yavaş ama emin adımlarla ilerleme kaydedeceksiniz.
Biyoplastisite
Ağrı sisteminin zaman içinde aşırı korumacı olmayı öğrendiği gibi, biyoplastisite sayesinde normal çalışması için yeniden eğitilebilir. Biyoplastisite, vücut dokularımızın ve tüm vücut sistemlerimizin deneyime veya öğrenmeye uyum sağlama yeteneğidir. Örneğin, bağışıklık sisteminin bir mikropla daha önce savaşmışsa ona daha hızlı tepki vermek için nasıl eğitilebileceğidir; aşılar böyle çalışır. Bir diğeri, kalp de dahil olmak üzere kasların, kasılmaların uzunluklarını ve hızlarını değiştirerek antrenmana nasıl tepki verdiğidir – böylece düzenli antrenman yaptığınızda daha güçlü ve zinde olursunuz. Yaşınız ne olursa olsun biyoplastisite vardır. Tek gereken zamanınız, ısrarınız, sabrınız, cesaretiniz, açık fikirliliğiniz ve biraz yardımınızdır. İlk adım, ağrı sisteminizi, nasıl çalıştığını ve nasıl aşırı koruyucu hale gelebileceğini anlamaktır. Ağrının düşüncelerden, duygulardan, ruh halinden, sözlerden ve bağlamını oluşturan diğer her şeyden etkilendiğini bilmek, size ağrınız olsa bile hareket etme güvenini verebilir. Deneyimli bir terapist, ağrınızı anlamanıza ve onu daha kötü ya da daha iyi yapan faktörleri belirlemenize yardımcı olacaktır. Ağrı bilimi eğitimi almış uzman bir terapist, iyileşmenizi nasıl planlayacağınızı size öğretecektir. Ayrıca, ağrınız alevlenirse bile sizi sabırlı olmaya, akıllıca çalışmaya ve panik yapmamaya teşvik edecektir.
- Ağrı doku hasarını göstermez, vücudu korur.
- Biyoplastisite, ağrı sisteminin yeniden eğitilmesini sağlar.
- İnsanların ağrı anlayışı bu ağrıyı etkileyebilir.
- Beyni yeni bilgilere maruz bırakmak veya ona güvenlik mesajlarıyla dolu durumları veya etkinlikleri hatırlatmak, sistemi yeniden eğitmenin iyi bir yoludur.
- İşin püf noktası, duygusal veya fiziksel hayatın tüm zorluklarından kaçınmak değil, sistemi onlarla başa çıkmak için yeniden eğitmektir.
- Yeniden özgürce hareket etmeyi ve güvende olduğunuza inanmayı öğrenmek çaba, pratik ve sabır gerektirir. Öyleyse devam et!
Proaktif Ol
Kalıcı ağrıyı önlemek ve üstesinden gelmek için en iyi tedavilerin önceden planlamayı, kontrolü ele almayı ve uzun vadeli bir yaklaşıma sahip olmayı içerdiğine dair çok güçlü bilimsel kanıtlar vardır. Kanıtlar ayrıca, bir şeylerin olmasını beklersek ve tüm zamanımızı olaylara tepki vermeye harcarsak, yavaş yavaş artan sakatlık ve ağrı yaşayacağımızı söylüyor. Bu yüzden proaktif olmak en iyisidir. Proaktif aynı zamanda “aktif şeyler için varız” anlamına da gelebilir. Ağrıyı aktif olarak yeniden düşünmek, aktif olarak yeni yaklaşımlar denemek ve ağrı sistemini ve bedeni yeniden eğitmek anlamına gelir. Aktif stratejiler, yetkilendiren ve etkinleştiren, güveninizi, inancınızı ve bilginizi geliştirerek sorumluluğu üstlenebilmenizi sağlayan şeyleri içerir. Bunu yaptığınızda, kurtarma işleminizi etkinleştirirsiniz. Pasif bir strateji, ağrı çok arttığında birkaç günde bir ilaç almak, dinlenmek veya bir fizyoterapi görmek olabilir. Geçici bir rahatlama sağlasalar da, artık daha iyi yaklaşımın her gün ağrı alevlenmelerini azaltmaya veya önlemeye yardımcı olabilecek aktif stratejiler kullanmak olduğunu biliyoruz. Zamanla, kendi deneyimlerinizden yararlanarak ve ağrı terapistiniz ile birlikte çalışarak, hangi aktif stratejilerin sizin için en iyisi olduğunu öğreneceksiniz. Proaktif olun ve iyileşmeyi hissedin!